Bağımsız Yapı İmar Sen Genel Başkan Yardımcısı Fırat METE 10-16 Mayıs Engelliler Haftası nedeniyle bir basın açıklaması yaparak, her yıl Engelliler Haftasında aynı açıklamaları yapılmasına, aynı talep ve şikayetlerin dile getirilmesine rağmen bir arpa boyu yol alınamamasını üzüntüyle karşıladıklarını belirterek “kamu kurumları, belediyeler, genel kullanım amaçlı kamu binaları, alışveriş merkezleri, oturduğumuz binalar ve bizler hep birlikte yarattığımız engellerle hayatı engellilere zindan ediyoruz” dedi.
Tıbbi problemler nedeniyle sürekli tedavi ve bakıma ihtiyacı olmasını ifade eden süreğen hastalıklardaki artışa da dikkat çeken METE açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Engelliler Haftası nedeniyle tespitlerimizi bir kez daha paylaşmak istiyoruz:
Resmi istatistik verilerine göre 10 milyonu aşkın vatandaşımız veya her 8 kişiden biri engelli gözükmektedir.
Engellilerin engelinin % 57’si hastalık sonucu ortaya çıkması, engellilik tespitinde geç kalmanın ağırlığının ve sorunun büyüklüğünü göstermektedir.
Süreğen hastalıklı (sağlık yetersizlikleri) kişi sayısı hızla artmaktadır.
Ama çevremize, çalıştığımız ve yaşadığımız ortam ile işyerlerine, cadde ve sokaklara, parklara, sinemalara, lokantalara ve benzeri kamusal alanlara baktığımızda, engelli vatandaşlarımızı göremiyoruz.
ENGELLİ ÇOCUKLAR EVLERDE HAPİS
Engelli çocuklarımızdan utanıp onları evlere hapsetmek kadar ortak yaşama alanlarımızı engellilere göre düzenlemediğimiz için, dahası farklı engel guruplarına göre ne yapılması gerektiğini bilmediğimiz ve engel yaratmaya devam ettiğimiz için hayatı engellilere zehir ettiğimizin farkında değiliz.
Bazı belediyelerin engellilere yönelik çalışmaları ise kaş yaparken göz çıkarma anlamına gelen merhameti önceleyen medyatik düzenlemelerden öteye geçmemektedir.
Engelliler için yapılmaya çalışılanlar; engellilerin evlerine hizmet götürülmesi, bakımlarına yardımcı olunması, ev temizliklerinin yapılması, faturalarının ödenmesi için eleman görevlendirilmesine gibi aslında, “siz evinizde oturun, topluma karışmayın” anlamına gelen iyi niyetli ama yanlış uygulamalardır.
Engellilere yapılan sosyal yardımların artması ve engellilerin % 40’ düzeyine ulaşması memnuniyet verici ama yeterli değildir.
ÜST GEÇİTLER ENGELLİLERİN KORKULU RÜYASI
Cadde ve sokaklarımızı, kaldırımlarımızı engellilerin kullanımına kapatmış durumdayız. Belediye başkanlarının sayıları ile çok övündükleri ve asansörleri olmayan veya çalışmayan üst geçitler sadece engellilerin değil, yaşlıların, hamilelerin, romatizmal hastalıklıların, yükseklik korkusu olanların, bebek arabası (puset) ile sokağa çıkan annelerin de korkulu rüyasıdır.
Bunun anlamı engellilere “Bu caddenin sağında veya solunda yaşayacaksınız, asla karşı tarafa geçmeyeceksiniz” demektir.
Şehir merkezlerinin araçlara göre değil, yayalara göre düzenlenmesi gerektiği halde kaldırımlar otopark, caddeler yarış pistleri haline getirilmiştir.
Resmi binalar başta olmak üzere binalarda binaların girişinden merdivenlere, iç düzenlemelerden tuvaletlere kadar her şey engelliler için ıstırap kaynağıdır.
Park edilmiş araçlar, çökmüş, bozulmuş veya kilitli taş döşenmiş kaldırımlar, ayaklı reklam panoları, kesilmiş ama sökülmemiş ağaç kütükleri, bol çukurlar, gelişigüzel dikilmiş reklam ve bayrak direkleri, yükseğe asılmış çöp tenekeleri ile kaldırımlar, yalnız engellilerin değil, tüm yayalar için hayatı cehenneme çevirmektedir.
ARAÇLAR KALDIRIMLARDA ENGELLİLER ARAÇ YOLUNDA
Sesli sinyal veren bina asansörleri veya sesli trafik ışıkları ile yeterince tanışabilmiş değiliz. Onarım çalışmaları yapılan kaldırımlar veya cadde/sokaklarda uydurma önlemler sadece engellileri değil, hepimizi tehdit etmektedir.
Engellerle otobüs tahsis etmek ile engelliler için özel asansör düzeneği bulunun otobüs temin etmek arasındaki farkı bilmiyoruz. Bu örnekler yüzlercesi ile çoğaltılabilir.
“ÖZÜRLÜLER İDARESİ” YERİNE “YAŞLI VE ENGELLİ HİZMETLERİ” Mİ?
Engelliler sadece aynı mekanı değil toplumsal hayatı da paylaşmak istemektedir. Toplumsal hayata katılmak istemektedir. Sokaklarda parklarda dolaşmak/gezmek, rahat alışveriş yapmak, sinemaya/tiyatroya gitmek, lokantada birlikte yemek yemek, velhasıl herkes gibi ve herkesle birlikte yaşamak istemektedir.
“Körler ve Sağırlar Okulu” yanlışının anlaşılmasının üzerinden 73 yıl geçti, bu kez “Özürlüler İdaresi Başkanlığı’nı ne ilgisi varsa “Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü”ne dönüştürerek akıl almaz bir başka yanlışa imza atılması anlaşılabilir ve kabul edilebilir bir yaklaşım olamaz.
ENGELLİLER KAMU KURUMLARINDA HİZMETLİ OLARAK ÇALIŞIYOR
Sadece kanun ve yönetmelik çıkarmakla yetinmek; sorun çözmek yerine sorunun mecra değiştirmesine ve çözümün ötelenmesinden başka bir işe yaramamaktadır.
Mevzuatın uygulanmasını denetlemek kadar, toplumsal farkındalık yaratmanın da önemli olduğunu anlamadığımız sürece, engeller yaratarak ve engelleri artırarak engellilere hayatı zehir etmeye devam ederiz.
Yasa hükmüne rağmen, özel sektör bir yana kamu kurum ve kuruluşlarında boş engelli kontenjanı toplam kontenjanın neredeyse yarısı kadarsa, hala engelli çalışanların ücretlerinden vergi alınıyorsa, kamu kurumlarında engelliler hizmetli olarak çalıştırılıyorsa yasalardan da toplumsal duyarlılıktan da bahsetmek mümkün değildir. Engelliler kamuda istihdam edilmeyecekse nerede istihdam edilecektir.
Erken emeklilik nedeniyle kamuda çalışan engelli memurlar yeşil pasaport bile alamamaktadır.
Kamuda çalışan lise ve üzeri eğitim görmüş engellilerin intibaklarının yapılmamasının ve hala hizmetli olarak çalıştırılmalarının hiçbir izahı yoktur.
Herşeye rağmen, Engelliler Haftası nedeniyle birlikte yaşama ilkesinin hayata geçirilmesi için herkesi duyarlılığa, arada bir kendimizi engelliler yerine koyarak (çünkü hepimiz engelli adayıyız aslında) 10-15 dakika empati yapmaya, herkesi ve her kurumu engel çıkarmaktan vaz geçmeye çağırıyoruz.”
BAĞIMSIZ YAPI-İMAR SEN BASIN BÜROSU